17 Mart 2019 - Pazar

Yeni Zelanda olay perde arkası

Yazar - Abdussamet Öztan
Okuma Süresi: 6 dk.
1991 okunma
Abdussamet Öztan

Abdussamet Öztan

-
Google News

            Geçtiğimiz Cuma(15 Mart 2019) günü, sarsıcı olduğu kadar bir o kadar da üzücü bir haber sonrası girdik Cuma namazına. Hepinizin de bildiği o meş’um hadise: “Yeni Zelanda’da Müslüman kardeşlerimizin şehit edildiği” o hadise! Peki olayın perde arkası ne biliyor musunuz?

Aslında, hani mantıken düşünürsek; bir olayın perde arkası varsa; o halde perdenin önünde olanlar da o zaman kukla mı oluyor? Aynen öyle!.. Yani Cuma günkü o olayın arka planında, perde arkasında onu hareket ettiren meddahlar var(!) Nereden mi biliyoruz? Bunu bilmek için kalp gözünün açık olmasına falan gerek yok, sadece gözünü açıp bakmak ve olayları tarihin süzgecinden geçirip sık eleyip ince dokumak kâfi, kâfirin bu yaptığına! Bu açıkca ‘hilal ile haçın’ savaşı! Bu kavram, bazen alenî bir cami kundaklama, bombalamalı, saldırılı bir eylem olarak gerçekleştiğinde ortaya çıkıyor olsa da, hilal ve haçın bu savaşı, aslında yeni de değil! Bu, aziz ecdadımızın davasını sürdürdüğü bir mesele(ilâ-yı kelimetullah) sebebiyle, haliyle düşmanın da hala kuyruk sancısı olarak savaşlar halinde, yüzyıllardır süregelmekte! Bu savaş; aslında sıcak eylemlerle de değil, aslında soğuk eylemlerle; yani TV/müzik/sosyal medyasıyla yerleştirilmek istenen argümanlarla, bâhusus son 10-15 yıl içerisinde kendini iyice belli etti! Olayın perde arkası, az çok bundan ibaret. Peki ya sonrası? Çözüm ne?

Şu olay, çoğu benzerleri gibi bir iki hafta belki gündemde kalacak. Gıyabî cenaze namazları, kınamalar; ittihad-ı İslam gerekliliği ve Ayasofya’nın ibadete açılması için hashtagler! Bunlar mükemmel çalışmalar, özellikle sosyal medyanın gücü gün gibi aşikâr iken! Ama işte, sosyal medyanın gücü diyorum(!).. Hilal ile haçın savaşı, soğuk savaş olarak(sosyal medyada, TV’de, müziklerde vb. portallarda) halâ sürmekte!Allah nurunu muhakkak tamamlayacaktır” Yeter ki bu vaad-i ilâhi’yi icab ettirecek şartlar bizde tahakkuk etsin! Yani biz istediğimiz kadar kavlî dua zincirleri oluşturalım, açıklamalarda bulunalım, tweetler mesajlar yayınlayalım, protesto edelim; daha nefis ve şeytanımızın zincirinden çıkamayıp, şeytanı protesto edip nefsimizi paspas yaparak huzura varamayıp, Ayasofya’dan bahsedip daha Cuma cemaati olmaya devam edelim; elin gâvuru dediğimiz adamların sunduğu pop-topçular gibi Müslüman’a yakışmayan bir özenti yaşam tarzına; kendimizi ve onlara sağladığımız rahatlıkla da çocuklarımızı alıştırmaya devam edelim(!) Kusura bakmasın kimse ama ne ittihad, ne Ayasofya açılması, ne de İslam’ın hâkim olması için gerekli ana şartlar aslında gerçekleşmemiş olur kanaatindeyim! Kâfirin önünde elif gibi dimdik olabilmek için, Allah’ın önünde vav gibi eğilmek ve inandığımız İslam’a göre yaşamayı artık fiiliyata geçirmek gerek! Haksız mıyım?

            Ey âlem-i İslâm! Uyan, Kur'ana sarıl; İslâmiyet'e maddî ve manevî bütün varlığınla müteveccih ol! Ve ey Kur'ana bin yıllık tarihinin şehadetiyle hâdim olan ve İslâmiyet nurunun zemin yüzünde naşiri bulunan yüksek ecdadın evlâdı!.. Ey asırlardan beri Kur'anın bayraktarlığı vazifesiyle cihanda en mukaddes ve muhterem bir mevki-i muallâyı ihraz etmiş olan ecdadın evlâd ve torunları! Uyanınız! Âlem-i İslâm'ın fecr-i sadıkında gaflette bulunmak, kat'iyyen akıl kârı değil! Yine Âlem-i İslâm'ın intibahında rehber olmak, arkadaş, kardeş olmak için Kur'anın ve imanın nuruyla münevver olarak, İslâmiyet'in terbiyesiyle tekemmül edip hakikî medeniyet-i insaniye ve terakki olan medeniyet-i İslâmiyeye sarılmak ve onu, hal ve harekâtında kendine rehber eylemek lâzımdır. Avrupa ve Amerika'dan getirilen ve hakikatta yine İslâm'ın malı olan fen ve san'atı, nur-u tevhid içinde yoğurarak, Kur'anın bahsettiği tefekkür ve mana-yı harfî nazarıyla, yani onun san'atkârı ve ustası namıyla onlara bakmalı ve "saadet-i ebediye ve sermediyeyi gösteren hakaik-i imaniye ve Kur'aniye mecmuası olan Nurlara doğru ileri, arş!" demeli ve dedirmeliyiz!

 

            Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin torunları olan muhterem din kardeşlerim! Beşyüz senedir yattığınız yeter! Artık Kur'anın sabahında uyanınız. Yoksa Kur'an-ı Kerim'in güneşinden gözlerinizi kapatarak gaflet sahrasında yatmakla, vahşet ve gaflet sizi yağma edip perişan edecektir.            Kur'anın mecrasından ayrılarak birleşmeyen su damlaları gibi toprağa düşmeyiniz. Yoksa toprak gibi sefahet ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır. Birleşen su damlaları gibi, Kur'an-ı Kerim'in saadet ve selâmet mecrasında ittihad ederek, sefahet ve rezalet-i medeniyeyi süpürüp, bu vatana âb-ı hayat olan, hakikat-ı İslâmiye sularını akıtınız. O hakikat-ı İslâmiye suları ile bu topraklarda iman ziyası altında hakikî medeniyetin fen ve san'at çiçekleri açacak, bu vatan maddî ve manevî saadetler içinde gül ve gülistana dönecektir inşâallah.  **(Kur’an tefsiri Risale-i Nur’dan)

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları