Ötüyor mu bu telefonlar
Abdussamet Öztan
-Günlük hayatta olmazsa olmazımız olan, yemek yerken bir elimizde kaşık diğer elimizde onu tuttuğumuz ve gözümüzü ondan alamadığımız, akıllı telefonlar! Hatta bir çoğunun afedersiniz tuvalete bile onunla gittiği vardır. Buna eminim! Şaka gelebilir size ama, başıma geldiğinden biliyorum. Birini arıyorum mesela “selam aleyküm kardeşim” Diyor ki: “Aleyküm selam”. Neredesin buluşalım haydi diyorum, diyor ki “şu an imkansız”. Neden ama diyorum? İşte tam burada gelen cevap beyin yakan cinsten: “Çünkü tuvaletteyim” :) Ya hu arkadaş tuvalette isen; selam almayı geç, telefonun ne işi var orada! Oraya bari onsuz gir, değil mi :)
Bir çok insan yemesinden içmesinden kısıp biriktirdikleri ile daha bir seneyi doldurmadan aldığı telefon, taksitleriyle beraber Allah’a emanet dururken; bu sefer de bir yeni modeli alabilmek için belki de 1-1.5 aylık kazancının tamamını o telefona yatırıyor ve tabi ondan sonra da meteliğe kurşun atıyor. Peki bu kadar gerekli mi yani, olmazsa olmazımız mı bizim bu akıllı telefonlar?
Düşünsenize ekmeği de akıllı telefonunuzla aldığınızı? Ama şu fark var; ekmeği sipariş etmiyorsunuz direkt telefon veya tablet uçarak gidip alıp getiriyor! Hizmetçi gibi yani! Uygulamaya bakkalın konumunu vs. girdikten sonra, kenarındaki bölmesine de bi miktar para koyup gönderiyorsun telefonu bakkala. Sen de bi yandan vaktini değerlendirmek adına(!) tablete geçip Facebook’la bağlanıyorsun oyununa tekrar candy crush’da, çanak okey’de kaldığın yerden devam! Derken sen hala evde ve kanepeyle bütünleşmiş bir halde, tam kök salmak üzereyken annen geliyor. Ve bir ses yükseliyor annenden: “Evladım ben kime diyorum, sen hala burada mısın?” Bu sesle önce irkiliyorsun ve tam yarım saattir aynı pozisyondan uyuşan ayaklarını hatırlayarak, yer değiştirip hiç istifini bozmadan devam ediyorsun işine(!) Ve diyorsun ki: “Anne tamam dedim ya, ekmek geliyor! Bi saniye bakiyim: Hmm.. Konumu da tam girdim ama, neden geç kaldı acaba..” derken telefonun çıkıp geliyor pencereden ve bir de bakmışsın ki ekmek alınmış, paranın üstü de kılıfın arasına sıkıştırılmış.. Böyle bir telefon olsa, sanırım ne pahasına olursa olsun çoğu insan alırdı değil mi? Bi “hacı murat” fiyatına da olsa..
Hayatı kolaylaştırdığı için bu aletlere eyvallah! Ama artık, ekmeği de suyu da o alacak hale gelirse; sen n’apıcaksın peki kardeşim? Senin çok önemli görevlerin var dimi bitirmen gereken, atlaman gereken leveller var daha.. Onlar dururken, birkaç dakikalığına dahi olsun kalkıp bakkala gitmektense, böyle özellikte bir telefon için ‘2-3 ay doğru düzgün yemem içmem ama alırım o telefonu’ diyorsun dimi? Kim olsa aynısını der, çünkü herkes böyle yapıyor değil mi? Peki gerçekten gerekli mi? Yani teknolojik aletler, bizim olmazsa olmazımız mı?
Risale-i Nur’da okurken gördüğüm mükemmel bir örnekle bu konuya açıklık getirmek istiyorum. Örneğin; “bir su, beş muhtelif mizaçlı hastalara göre beş farklı hüküm alır. Bazılarına göre su; hastalığı için ilaçtır, tıbben ona vaciptir. Diğer birisine, hastalığı için zehir gibi muzırdır, tıbben ona haramdır. Diğer birisine de az zarar verir, bu nokta da ona tıbben mekruhtur.” İşte gerçekten ihtiyacın varsa kardeşim; sosyal medya editörlüğü, şirket mail ve hesaplarının koordinasyonu, iş takibi, hareket halindeyken bile küçük çalışmalar, düzenlemeler vs. yapman gerekiyorsa, o zaman senin için ışık hızında ve tıkır tıkır çalışan bir akıllı telefon tabiri caizse farz gibidir kardeşim. Olmazsa olmazdır sana! Çünkü yaptığın iş gereği sana elzem! “Ama herkeste var benim neyim eksik ki?” diyen kardeşim! Sana bişey söyleyeyim mi? Sende eksik olan ne biliyor musun? Böyle yapmakla israfa giriyorsun ki, israfın da hükmünün ‘haram’ olduğunu sanırım unutuyorsun? O telefonun sana birkaç beden büyük ve sen bunun böyle olduğunu farkında değilsin. Neden mi? Her yeni modelde, yeniden mutlu olacağını sanan sen, daha elindekiyle yetinip eğer işini görüyorsa şükretmen gerekirken; TV-Radyo ve internette çıkan reklamlarla da sana sürekli olarak "sen en iyisine layıksın, her zaman en son çıkanı almalısın" fikri empoze edile edile, artık kendini hep yenisine, en yenisine mecbur hissediyorsun.
“Ademoğlunun iki vadi dolusu altını olsaydı, muhakkak üçüncü bir vadi daha isterdi. Onun gözünü ancak toprak doyurur.” buyuruyor Efendimiz (sav). Tam da bu zamanın çocuğu olan bizi, ne güzel de tarif etmiş ve uyarmış değil mi? 1400 yıl öncesinden.. Fazla söze ne hacet!.. Haydi şimdi gidip istediğin telefonu alabilirsin! ;) Selam ve dua ile.. Allah’a emanet olun!