14 Nisan 2019 - Pazar

Mal mısın oğlum

Yazar - Abdussamet Öztan
Okuma Süresi: 6 dk.
3167 okunma
Abdussamet Öztan

Abdussamet Öztan

-
Google News
  Merhabalar değerli dostlar! Bu haftaki yazımızda; hani genelde Allah yoluna, Kur’anda sırat-ı mustakim olarak ifade edilen yola giren gençler olabiliyor ya.. İşte bu gençlere, bazı kimselerin yönelttiği enteresan, bir o kadar da sıradışı eleştiriler oluyormuş. Bunlardan bazılarını, sizlerle paylaşmaya çalışacağım bu hafta.
 
Mesela; akranları tarafından bombardımana tutuluyorlar. Onlara diyorlar ki: “Oğlum salak mısın sen? Mal mısın ya, ne o öyle hemen namaza başlamışsın! Daha erken değil mi? Git hayatını yaşa kardeşim.” Ya da şöyle diyorlar: “Çok pasifsin sen çok! Biraz insanların içine karış, ne o öyle kendini kapatıyorsun bir yere?” Bu şekilde kıyasladıkları şeyler, yer ile gök kadar birbirinden uzak şeyler! Yani; dışarıda haram ilişkilere kapı aralayan sefih ortamlara girmek, sefih arkadaşlıklara yelken açan rotası belirsiz, şeytan kumandasındaki sefahet gemilerine, mekanlarına atlamak.. Ortamlara akmak.. Bunlar aktif olmak demek ha? Pasif olmamak böyle mi oluyor? Erken yaşta namaza başlamak mallık mı? Halbuki kendimizi Allah’a kul ve mâl etmemiz gerekirken.. Üstelik erken yaşta namaza başlamaya karşı çıkarken, ya erkenden emekli olursan ne olacak bu hayattan? Hiç düşünmüş müydün? Oysa ki aşkın yaşı değil, ÖLÜMÜN yaşı yok kardeşim! Sanırım unuttun! Uyandırayım!..
 
Veya ebeveynler tarafından gençlere yöneltilen şu ki: “Oğlum, sana mı kaldı elalemin derdi? Milletin imanından sana ne, herkes kendisi aklıyla bulur doğruyu. İslamın derdiyle dertlenmişmiş(!) O kadar camimiz, diyanet personelimiz boşuna mı var!” Sevgili anne babalar! Peygambere iman, aynı zamanda onun (sav) sözlerine, sünnetine de iman etmek demektir, biliyorsunuz. Peki ne buyurmuş bi’lmana kainatın Efendisi (sav): “Müslüman kardeşinin derdiyle dertlenmeyen, bizden değildir!” Peki söyler misin? O senden değil ve sen gibi değil ise, sen kimlerdensin? Sahabe efendilerimiz, aziz ecdadımız dertlenmeseydi bizim imanımız için; sence şu an rahat koltuğunda çayını yudumlarken bu yazıyı okuyabilir miydin? Bunca dert.. Bunca candan, canandan geçmeler.. Sen arkana yaslana yaslana, rahatça TV’ni izleyebilesin diye miydi? Peki bu dertlenme, sadece resmi vazifeli olanlara mı hastır? Kesinlikle DEĞİL! Çünkü hepimiz, sözde ‘Müslümanız’ değil mi? Öyle! Hem de elhamdülillah(!) O zaman, bırak da; artık ‘özde Müslüman olalım’, Efendimiz sav’in tevcih ettiği yolda!
 
Veya diyorlar ki: “Bir sen biliyorsun artık bu işleri. Başımıza hoca kesildin! Bir tek sen mi Müslümansın?” veya yine ebeveynlerce “yumruk kadar, daha dünkü çocuk kalkmış bana akıl veriyor bir de.. Dediği laflara bak!” kabilinden sözler.. Halbuki hakkı hakikati söylemek, kısaca Kuran’da bize emredildiği üzere “İyiliği emredip, kötülükten vazgeçirmeye; insanları sırat-ı mustakime çevirmeye, çağırmaya çalışmak” hocalık mıdır? Emir bu emir, FARZ! Veya bunu, sadece hocalar mı yapar veya yapmalıdır? Tabi ki HAYIR! Müslüman isek, hepimiz yapmalıyız! Bunu yapmak hocalık değil, kimliğinde yazan dininin mucibidir kardeşim!
Bir de “Yobazsın sen yobaz! Herkes yaşıyor dinini, bir tek sen mi yaşıyorsun? Sofi mi oldun artık sen?” diyorlar.. Halbuki dinin ve imanın mucibince yaşamak ne yobazlıktır, ne sofilik! Sofilikten yobazlıktan kastınız nedir bilmem ama; MüslümanCA yaşamanın adını bilmediğinizden böyle diyorsanız orası ayrı! Lakin dinini yaşamak yobazlık değil, İMANIN gereğidir!.. Altını çizmek isterim!
Son olarak da iki çift söz aktarmak istiyorum. Öncelikle GENÇLERE: “Ey bu vatan gençleri! Firenkleri taklide çalışmayınız! Âyâ, Avrupa'nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adavetten sonra, hangi akıl ile onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittiba edip emniyet ediyorsunuz? Yok! Yok! Sefihane taklid edenler, ittiba değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi i'dam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittiba ettikçe, hamiyet davasında yalancılık ediyorsunuz!.. Çünki şu surette ittibaınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzadır!”(1)
 
Son sözüm de özellikle çocukların okul başarısına odaklanan ebeveynlere, BÜYÜKLERE: “O şefkatli vâlide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. "Oğlum paşa olsun" diye bütün malını verir; hâfız mektebinden alır, Avrupa'ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor ve dünya hapsinden kurtarmağa çalışıyor, Cehennem hapsine düşmesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak o masum çocuğunu, âhirette şefaatçı olmak lâzım gelirken davacı ediyor. O çocuk, "Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?" diye şekva edecek. Dünyada da terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için, vâlidesinin hârika şefkatının hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.”(2)
 
(1), (2): Kuran tefsiri Risale-i Nur’dan
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları