09 Temmuz 2020 - Perşembe

Sosyal medyaya kısıtlama

Yazar - Abdussamet Öztan
Okuma Süresi: 7 dk.
1545 okunma
Abdussamet Öztan

Abdussamet Öztan

-
Google News
Sosyal medyaya kısıtlama (#sosyalzehir -1-)
Merhabalar değerli dostlar. Bu sefer acilen farklı bir yazı dizisine giriyoruz kısmet olursa. Serimizin adı #sosyalzehir. Lafı eveleyip gevelemeden direkt serimizin ilk yazısıyla bismillah deyip başlıyoruz inşaallah. Şu sıralar hemen herkesin gündeminde olan “sosyal medyanın kısıtlanması” konusu. Peki gerekli mi, değil mi?
Mazisi 100-150 yıllık olan ve şu sıralar vitesi iyiden iyiye arttıran ÇOK BÜYÜK bir dejenerasyon ve entegrasyon ile karşı karşıyayız! ZEHİRLENİYORUZ! Bunları topyekün hepimizde gerçekleştiriyorlar! Kimi zaman lüks bir yaşam stilini ünlülerin yaşamlarını bize empoze etmeye, kimi zaman eşcinsellik vurgusu yapan yayınlarla bizi asimile etmeye çalışıyorlar. Öyle ki; bunların reklamlarını atlayamıyor, gizleyemiyorsunuz bile. Şikayet etseniz, bu sefer de video portalı diyor ki: “Bu, bizim topluluk standartlarımızı ihlal etmiyor.” Tamam da, BİZİM topluluk standartlarımızı ihlal ediyor bu. O ne olacak? Onlar, çözüm sunmak yerine, aksine bu faaliyetleri destekleyen yayınları ön plana çıkarmaya devam ediyorlar. Adamların bir davası var abi(!) Biz gibi, kendi bacaklarından mı asılacaklar(?) Tabi ki değil!  Onların derdi davası biziz! Bizim gençlerimiz, insanımız, milletimiz! 
Konu öylesine önemli ve alabildiğine dallanıp kök salmış ki bu milletin can damarları arasında; inanın hangisinden başlayacağımı bilemediğim için iyisi mi olabildiğince ayrıntılı olarak birkaç haftaya yayarak seri halinde bunları sizlerle paylaşmayı düşündüm artık. Peki, ne dejenerasyonu, nereye entegre edilmeye çalışılıyoruz? Neden mi bahsediyorum? Gelin size, ağırdan ağırdan aktarmaya çalışayım.
Birincisi: Bugün Cuma namazı çıkışında, benden önce camiden çıkan ilköğretim seviyesindeki çocukların aralarındaki bir tartışmaya yanlarından geçerken ister istemez davetsiz misafir olarak katılmış oldum. Gündemleriyse, hepimizinki gibi idi: “Sosyal medyaya geleceği söylenen kısıtlama… Neflix’e, YouTube’a gelir mi, gelirse nasıl gireriz buralara vs...” Tabi böyle bir kısıtlama olursa, çözümünü de biliyorlar ha! Biri dedi ki: “Ohoo takma kafana, o basit iş! Onu şu programla halledersin kanka!” 
İkincisi: Sonra ofisin olduğu sokağa geldim. Baktım ki bizim mahallenin çocukları, yine aynı roller, aynı karakterlerce paylaşılmış. Aynı sahne ve aynı argümanlar… Bazılarının ellerinde akıllı telefon, diğerleri de tribünlerde seyirci haldeler. (Bu çocukları ne zaman görsem, çoğunlukla manzara bu oluyor maalesef.) Yani demem o ki, ellerinde bomba olduğunu bilseler, o bombadan uzaklaşmak yerine “bunu patlatmadan nasıl elimizde muhafaza ederiz” seçme sapan bir uçurum kenarında volta atan bir nesil geliyor. 
Üçüncüsü: Geçtiğimiz haftalarda, artık havaların iyice ısınmaya başlaması ile çarşı sokak gezeklerine başlayan kız ve erkek evlatlarımızdaki SON DEĞİŞİM gözden kaçacak gibi değil. Biri gözden kaçsa, diğerine mutlaka takılıyor gözümüz. Demem o ki, çocuklarımızdaki bu değişimi farketmememiz için telefonu kullanmaktan boynumuzun saat altı yönünde tutulmuş olması gerekir(!) Çok garip… Sadece son 10-20 yıl aralığını kriter alarak düşündüğümüzde, o zamanlarda anormal karşılanabilecek türden şeyler artık şimdilerde normal karşılanır hale GE-Tİ-RİL-MİŞ! Peki nereye entegre olu-nu-yoruz bu şekilde? Giyimler, konuşmalar ve ikili ilişkilerimizde; özellikle de gençlerimizin önüne rol model olarak çıkarılan fenomen bozuntularıyla “sen de onlar gibi olmalısın” mesajı yavaş yavaş empoze edilmeye… Bunun sonucunda da Avrupa’lıların sözüm ona medeni(!) yaşam tarzlarına entegre edilmeye çalışılıyoruz. İşin şaşırtıcı kısmı şurası ki: Mesela evlatlarımız her geçen sene başkalaşıyorlar deyim yerindeyse. Eskiden teknolojinin hızına yetişemiyoruz derdik, şimdi onlar modanın hızına yetişemiyorlar kendilerince. Ve çok absürdler, aykırılar! Ama kendilerince de marjinaller ve maalesef ki ne yaptıklarının henüz farkında bile olamadıkları bir yaşam tarzıyla iç içeler! Nereye gittiklerini bile bilmeden…
Dördüncüsü: Eli öpülesi şefkat kahramanı annelerimiz, teyzelerimiz… Onlar da evlatlarıyla yarışır gibi bir haldeler ve bu trendi yakalama zehirini içmekteler kana kana. Çarşı sokakta, üçüncü’de saydığım gençlerle aralarında giyim ve yaşam tarzı olarak ayırt edebildiğiniz insanlar var mı? Varsa bile, çok rahatlıkla parmakla gösterilebilecek derecede bu insanlar AZALDI! Çünkü artık tesettür de sadece başa düşmüş(!) bir hâl aldı… :(
Sözün meclisten içeri dostlar, bu sosyal medya kısıtlaması ne olur ne olmaz, nerelere kısıtlama gelir veya gelmez bunu bilmem, çünkü hikmet-i hükümeti bilmem! Yalnız şurası bir gerçek ki; biz NEREYE GİDİYORUZ? Bu gidiş nereye? Bundan yıllar önce neyin imtihanı verildi bacılarımız, teyzelerimiz tarafından ne bedeller ödendi o tesettür için? Sadece başa düşsün diye mi? Ne canlar, ne şehitler verildi bu milletin mabedine namahrem eli değmemesi için. Şimdi ise, namahremi geçin mahremiyeti ortadan kaldırır bir hâl aldık. Size kızmıyorum kesinlikle, sizler benim abim, amcam, ablam, teyzemsiniz. Ama bize bunları reva görenlerin bir farkına varabilsek… Benim derdim bu! Bize reva görülen ve enjekte edilen zehirin farkına varalım diye yazıyorum. 
Bir düşünelim Allah’ın aşkına? Peygamberin(sav) aşkına… Ne değişti zamanla? Zaman mı? “Deme zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış. Hayata perestiş eder.” diye… Çünkü ÖLÜM değişmiyor! Acaba sırf dünya için mi yaratıldık ki, bütün vaktimizi ona sarf ediyoruz? Kısıtlamayı değil, ne halde olduğumuzu kıyaslamayı yapacak basiret versin Rabbim bizlere. (Bu yazı giriş yazısı gibi oldu; kısa kısa aktarmaya çalıştım derdimi. Gelecek yazılardaki konu başlıklarını az çok tahmin etmişsinizdir. Bu yazılar, birbirimizin elinden tutalım diye yazılıyorlar, eleştirmek için değil! Dua ve selametle..)
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları