13 Ağustos 2016 - Cumartesi

Ben Bilmem Şeyhim Bilir

Yazar - Abdussamet Öztan
Okuma Süresi: 5 dk.
3539 okunma
Abdussamet Öztan

Abdussamet Öztan

-
Google News

         

 

Ben Bilmem Şeyhim Bilir

 

  Hani evin hanımına sorarlar da bazen, hanım ‘Ben bilmem beyim bilir’ der ya.. Neden böyle yapar acaba? Çünkü evin reisidir erkek, bu yüzden hanım tek başına karar veremez ev işlerinde. Bazen de tam tersi olur ve ‘ben bilmem hanım bilir’ diyenler de vardır tabi:)  Bunlar aklımızda bir yerlerde dursun, birazdan bize lazım olacak.

            Diyelim ki size birisi bir haber getirdi. Haberin kaynağı ise onun çok sevdiği ve belki de ederinden fazla değer verdiği biri. Ama o arkadaş belki hüsn-ü zanna, belki de hepimizin yaptığı bir hata ile adamın ‘abdestli namazlı’ olmasına; belki de onun hocası, şeyhi olduğu hasebiyle ‘koskoca şeyh, yalan söyleyecek değil ya!’ deyip her söylediğini peşinen kabul ettiği için, o teslimiyetle anlatıyor sana. Üstelik anlattıklarını, kendi şeyhinin bazı rüyalarına, belki de hayalâtına dayandırarak bir şeyler söylüyor size. Bu durumda bu arkadaşa cevabınız ne olurdu? O arkadaşınızla aranızda hani orta şekerli kırk yıllık bir fincan kahvenin hatrı da olsa, sizin için yaptığı onca iyilikler de olsa; yine de diyebilir misiniz ki ‘o söylediyse doğrudur’ diye? Bunu diyememeniz, demeye cür’et bile edememeniz, etmemeniz lazım. Çünkü size haberi getirdiği kişi ne bir peygamberdir ne de aklî ve mantıkî bir delil bulunur söylediklerinde.. Ama adam illâ diyor ki “Ben bilmem şeyhim bilir!” Ooo! Çok iddialı, şok şok, çarpıcı sözler bunlar. Yani diyor ki “O söylediyse doğrudur”(!)

            Arab Yarımadası’nda, cehaletin en karanlık devrinde alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber Efendimiz(sav) hakkında, bir gün Hz. Ebubekir(ra)’e yöneltilen bir soru üzerine Hz. Ebubekir(ra)’in hiç tereddütsüz verdiği cevap: “Allah Resûlü(sav) söylediyse, doğrudur.” şeklinde olur. Çünkü o, bir Peygamberdir ve Peygamberliğinin delili olarak Allah’ın izniyle bazı vakitlerde gösterdiği mucizeler ve Peygamberlik öncesi onu Muhammed’ül Emîn(güvenilir) diye anılan ve böylece Mekke’de şöhret bulmuş bir insan olması, sözünün doğruluğunu tasdik için yeter de artar bile. Alemin Reisi’nden(sav) bahsediyoruz. Evinizin reisinden, çok sevdiğiniz şeyhinizden değil!

            Diyelim ki biri size, Hz. Peygamber(sav)’in hiç duymadığınız ama sahih kaynaklarda rivayet edilen bir ihbarını, hadisini aktardı. Ne derdiniz öğrenince? Hz. Ebubekir(ra) gibi bir teslimiyetle demez miyiz: “O söylediyse, doğrudur!” diye.. Çünkü o bir peygamberdir ve elinde nişane-i tasdik olan mucizeleri, yüzlerce ve binlerce olup onu tasdik etmektedir. Bunlar, davasına imza basmakta ve Allah’ın Resulü olduğuna dair apaçık delil mahiyetindedir.

            Bundan yıllar öncesinde yazılan Risale-i Nurların satırları arasında gezerken, gözüme çarpan şu ifade aslında tam da bu yazımda anlatmak istediğimi özetliyor. Bakın diyor ki Bediüzzaman: “Benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. Söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mehenge vurunuz. Eğer altun çıktı ise kalbde saklayınız. Bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz gönderiniz.” (Münazarât-s.14)

            Tabi mihengin de bi ölçütü olmalı. Altın, ancak hassas terazi ile tartılır. Altın terazisi ile kömür tartmaya kalkarsak o da olmaz. Ne yapmalıyız peki? Mihengimiz önce Kur’ân, Hadis olmalı. Öyle bir okuyup öğrenelim ki bu iki kaynağı, duyduklarımızı hep bu iki kudsi kaynakla mihenge vuralım. Mihenge vurmamız lazım ki, her söylenen sözün kalbe girmesine ve istila etmesine izin vermeyelim. Aklımızı başkalarının cebinden çıkaralım. Ve unutmayalım ki Rabb’imizin bize Kur’ân’da defaatle “akıl etmez misiniz, düşünmez misiniz?” diye işaret buyurduğu mihengimiz, aklımızı süzgeç olarak kullanalım. Benim söylediklerimi de, yazdıklarımı da öyle yapın. Bu adam okumuş, ilahiyat bitirmiş, master doktora yapmış vs vs diye bende zekat miktarı kadar bile belki olmayan üstün özellikler yükleyip körü körüne almayın, araştırın ve hatta eleştirin, didik didik edin.. Arif olana işaret yeter! 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları