07 Ocak 2018 - Pazar

Allah'ın Namazıma ihtiyacı mı var?

Yazar - Abdussamet Öztan
Okuma Süresi: 5 dk.
2553 okunma
Abdussamet Öztan

Abdussamet Öztan

-
Google News
Bir adam düşünün. Şimdi, ben o adam olacağım ve bu haftaki yazımı yine önceki yazımda yaptığım gibi hikaye tarzında sizlere sunmaya gayret edeceğim. Hazırsanız başlıyoruz!
Bu nasıl iştir arkadaş! Gündüz çalıştığım yetmiyormuş gibi, bir de eve iş getiriyoruz. Tabi geceler gündüz oluyor haliyle. Bu tempo beni öyle bir hale getirdi ki, şakaklarımdan beynime doğru vuran devasa ağrılar girmeye başladı başıma. Ağrılardan kurtulmak ne mümkün. Neyse dedim bari doktora gideyim, herhalde bi ağrı kesici yazar, iyileşirim. Doktora gittim, derdimi anlattım. Sağolsun çok cana yakın bi doktormuş, beni samimiyetle dinledi ve 3-4 kalem ilaç yazarak reçeteyi elime tutuşturdu. Bi de kartını verdi dedi ki: “Bak burada benim numaram var, ihtiyacın olduğunda beni çekinmeden arayabilirsin. Ama kullanacağın ilaçların dozlarına ve zamanında almaya çok dikkat etmelisin. Yoksa, tedavi olayım derken daha da kötüleşebilirsin.” Sonrasında ben “Teşekkür ederim doktor bey, hadi eyvallah” dedim ve tam çıkarken bi daha tembihledi ve dozlara çok dikkat etmem gerektiğini söyledi. Dedim ki, böylesini ilk defa görüyordum. Dedim ki ne acayip bi doktormuş hakikaten, neyse teşekkür edip eve geldim. İlaçları kullanmaya başladım. Arada bi ilaçları almayı unuttuğum da oluyordu. Sonra baktım ki bi gün telefon çalıyor, tanımadığım bi numara. Açtım baktım ki bizim doktor, diyor ki: “İlacınızı alma saatinizi aman geçirmeyin, lütfen buna kendi sağlığınız için çok ama çok dikkat edin. Çünkü hayatınız söz konusu!” 
Tamam arkadaş, ama bu kadarı da fazla ama diye düşünerek kendimi tutamayıp doktora çıkıştım ve dedim ki: “Doktor bey, iyi diyosun güzel diyosun da, ya hu senin bana bu ilaçları kullanma hususunda ettiğin ısrar çok değil mi, senin ne ihtiyacın var? Bi menfaatin mi var bu işten?” Sonrasında doktorun son cümlesi şu idi: “Benim menfaatim değil, sizin sağlığınız söz konusu. Hasta olan sizsiniz ve bu ilaçlara, kullanma talimatına uymaya ihtiyacı olan da sizsiniz.” dedi. 
Şimdi, buraya kadar anlattığım hikayeden yola çıkarak, artık gerçeklerle yüzleşme vakti geldi. Namaz konusunda tembellik gösteren veya terk edenlerin çoğu diyorlar ki, “Allah’ın bizim ibadetimize ne ihtiyacı var ki Kur’an’da çok şiddet ve ısrar ile ibadeti terk edeni zecredip Cehennem gibi dehşetli bir ceza ile tehdit ediyor?” Soru güzel, ama yukarıdaki temsil ile birleştirirsek, sanırım cevabını da daha iyi kavrayacağız inşâallah.
Bak kardeşim. Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi: Senin herhalde çıkacağın mahkemen olan mahşerde, senet ve berat; ister istemez üstünden geçilecek olan sıratta burak ve gireceğin kabrinde gıda ve ziya olacak, Cennet’in bileti olan namaz neticesiz midir? Peki bunlara kimin ihtiyacı var? Sen tüm sıkıntıların içerisinde, çaresizliklerin içerisinde, işlerin yolunda gitmiyor, dertler musibetlerden bi türlü elini eteğini çekemedin, hastalık peşini bir türlü bırakmıyor, kullanmadığın ilaç gitmediğin doktor kalmadı ama bir türlü iyileşemedin, peki kardeşim söyler misin sen kime yalvaracaksın bu halinle? Kimden medet umacaksın? Kim sana kapısını açar ki, kim sana medet verir ki! İmdat diyorsun ama, sesini duyan yok sanıyorsun değil mi? Tüm dünya, tüm kainat emri altında olan ve “kûn(ol)” emriyle senin başındaki tüm dert ve sıkıntıları ortadan kaldırabilecek olan bir Cenab-ı Allah’a namaz ile yaklaşmak, dünyanın boğucu olan ahvalinden namazın ferahlı penceresiyle nefes almak, rahatlamak lazım be kardeşim! 
O halde namazı angarya olarak gören ve Allah’ın mükerrer emirlerine karşı lakayt davranan bizler, bi kere daha düşünelim. Sence kimin ihtiyacı var?
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları