09 Mart 2016 - Çarşamba

O KADAR ÇOK SEVİYORUM Kİ;

Yazar - Abdussamet Öztan
Okuma Süresi: 5 dk.
2903 okunma
Abdussamet Öztan

Abdussamet Öztan

-
Google News

            

O KADAR ÇOK SEVİYORUM Kİ;

Çok sevdiğiniz birisi var diyelim ve düşünün ki bu kimse sizin anneniz, babanız, eşiniz; artık siz kimi isterseniz o olsun. O istese dünyaları önüne sererim ve bir dediğini asla iki etmem dediğiniz birisi olsun. ‘Onu o kadar çok seviyorum ki tarif edemem’ diyor ve onu sevdiğinizi her defasında dile getirmekten usanmıyor, onun için her fedakarlığı göze aldığınızı söylüyorsunuz. Gece, gündüz, kar, çamur, dağ, dere tepe düz gidiyor ve engel tanımayan bir aşkla ona bağlandığınızı söylüyorsunuz.

            Günlerden bir gün, yine her zamanki gibi çok yorgun ve bitkin bir vaziyette eve geliyorsunuz. Uyku gözlerinizden akıyor. Yatağınızın yerini dahi el yordamıyla güç bela bulabiliyorsunuz. Ertesi gün de mesai veya okul var. Başınızı yastığa koyar koymaz uykuya dalıyorsunuz. Tam da uykunuzun derinliklerinde olduğunuz bir vakitte, birden telefonunuz ısrarla çalıyor. Elinizi telefonunuza attığınızda gözlerinizi şöyle bir kısıp bakıyorsunuz ki o anda gözleriniz şafak kesiliyor ve arayan kişi: ‘CANIM!’ diye rehberinizde kayıtlı, hani o çok sevdiğiniz kişiymiş meğer.

            Gün neredeyse doğmak üzere ki, siz tam da uykunun en tatlı anındasınız. Ama “Bu saatte aranır mı canım” demeyi bile ona hakaret sayıyor ve hemen: “Buyur canım benim, ne istiyorsun?” diyorsunuz. Sizden bu vakitte istediği çok ama çok önemli bir şey olduğunu ve uykunuzu bölüp sizin, kendisinin yanına gitmenizi söylüyor size. O derece delicesine seviyorsunuz ki size ‘seviyor musun onu?’ diye sorsalar bu soruyu saçma bularak: ‘Tabi ki canım, öyle soru mu olur’ diyecek kadar çok!.. Tabi her sevgi yürekten alaka ve ispat ister. Siz de bu vakitsiz saatte gelen çağrıyı reddedemiyor ve biricik sevdiğinizin huzuruna varmak için düşüyorsunuz yola. Seven sevdiğini üzmez çünkü, değil mi?

            Peki, şimdi size şöyle bir soru sorsam ve desem ki:Allah’ı seviyor musunuz?” ya da şöyle desem: Allah’ı ne kadar seviyorsunuz? “Allah’ı seviyorum tabi ki de, öyle soru mu olur?” diyenler çok çıkacaktır, bunu biliyorum. Peki o çok sevdiğinizi söylediğiniz Allah, günün belli vakitlerinde sizi yanına, huzuruna davet ediyor. Öyle zamanlarda çağırıyor ki sizi, işinizin en yoğun olduğu ruhunuzun daraldığı ama teneffüse pek çok muhtaç olduğunuz vakitlerde. Bir de, belki de sizin ‘en olmadık vakit(?)’ diye düşündüğünüz ‘sabah namazı vaktinde!’. Peki vakit, zaman, mekan önemli değil deyip kalkıp gidiyor muyuz huzura? Peki nerede kaldı sevgi, yürekten alaka? Hani çok seviyordunuz? Ne oldu şimdi, bir anda sevmekten vaz mı geçtiniz? Sevgi, ispat ister! Oysa ki o sizi sevip, yokluk aleminden varlık alemine getiren ve tüm kainatı size hizmetçi eden ve sizi sevdiğini bu kadar nimeti, sizin hiç ummadığınız yerlerden size sunarak gösteren Allah’a, “onu sevdiğimizi ve teşekkürümüzü ona göstermek manasındaki namaz kılmayı” çok mu görüyorsunuz? Yoksa SEVMİYOR MUSUNUZ?

            Şükür, verilen nimetin cinsindendir. Şükrün envâı, bin bir türlüsü vardır diye ifade eder Bediüzzaman. O nevilerin en camii, fihriste-i umumiyesi yani yapmamız gereken şükrün en kapsamlısı ise namazdır. Nasıl mı? Düşünün ki kafede size çay söyleyen bir dostunuza çayı ısmarlamasından duyduğunuz memnuniyeti, size ısmarlanan şeyin cinsinden şu şekilde ‘çay için teşekkür ederim’ diye teşekkür ederek dile getirirsiniz, değil mi? Aynen öyle de kul, namazında iken “bunlardan dolayı sana hamd ediyorum Rabb’im” manasında yerden topraktan, dağlardan, hayvanlardan ve sair kainattan aldığını tüm nimetleri rükû, secde, kıyam ve sair namaz hareketleriyle temsil ederek ‘o nimetlerden dolayı olan şükrünü, minnettarlığını’ Cenab-ı Allah’a takdim eder. Vazife-i ubudiyeti, kulluğunu ifâ eder. Peki ya siz, neden kılmıyorsunuz? Yoksa ücreti, yani Cennet’i mi az geliyor?

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları