Evladım cehennem dibine gitsin !
Abdussamet Öztan
-Evladım cehennem dibine gitsin !
“Yemedik yedirdik, içmedik içirdik. Biz yaşayamadık, bari o yaşasın dedik! Ama çok değişti bu çocuk çok! Biz de istedik namaza başlasın Kur’an’ını okusun. Bir de kazalarına başlamış, bu genç yaşta! ‘Evladım kahvaltı hazır haydi gel’ diyoruz, ama paşam ‘ben bugün oruçluyum anne’ diyor. Hatim de ettirdik ya, yetmez mi oğlum! Rabb’ini daha iyi tanıyacakmışmış, imanını kurtarması gerekmişmiş, yok efendim gençler Allah var deyip yokmuş gibi yaşıyormuşmuş da onların imanını kurtamaya da koşacakmışmış da. Bırak evlat! Her koyun kendi bacağından asılır! Sana mı kaldı milletin derdi! Hem ibadet dediğin evde de yapılır, hem neymiş Allah için arkadaşlarıyla bir şeyler yapmaya çalışmalar falan? Çok kaptırdı kendini çok!” Bu cümleler bazıları bizzat ebeveynlerden duyduğum, bazıları da lisan-ı hallerinden seslerini işittiğim konuşmalar. Tamamen GERÇEK! Peki bir anne baba neden böyle yapar?
Çocuğuna hatim ettirmekle bitmiyor sayın abim! Görüyorsun ki büluğ çağını da geçiyor da, hala ne namaz var ne niyaz! Sorun nerede? Uygulama hatası veya yanlış anlama hatası var bu işte! ‘İslamiyette en yüksek hakikat imandır, imandan sonra da namazdır’ diye ifade eder Bediüzzaman. Eğer evladın ‘elhamdülillah Müslümanım, imanım var’ deyip başını secdeye götüremiyorsa, o iman Cennete nasıl götürsün peki? Öyleyse, imanını kurtarması için gerekli ilmi Kuran’dan ve imani tefsirlerinden öğrenmesi şart, sadece hatim etmesi değil! ‘Okumanın manası, kişi Hakk’ı bilmektir. Sen elif dersin hoca, manası ne demektir’ diye Yunus boşa söylememiş.
‘İmanını kurtarsın, ama Kur’an’ını okusa yetmez mi? Tefsir falan.. Şimdi bi de derinlere dalmasın?’ Elbette Kur’an yeterli sayın ablam! Tartışılmaz! Ama madem ki o hayatımızın kullanma kılavuzu, o halde onu bize kullanmasını tarif edecek bir yetkili servis gerek! O da Peygamber ile(asm), tefsir ve izahatıyla olabiliyor! Sonra da, hadis ve ayetleri asrın fehmine göre tefsir edecek sahabe, tâbiîn, müçtehidler ve müfessirlere ihtiyaç var; Resulullah’ın(asm) yaptığı şekilde ‘fî-sebilillah’ yapan! Sen öyle bir hale getirilmişsin ki, daha Kur’ân’ın harflerini okumasını öğrenmeye çalışırken, nerede kaldı ki kendin gerçekten anlatmak istediği manasını direkt anlayabilesin? Zamanın mı var buna dünya telaşından? Hem inciler, denizin derinindedir unutma!
‘Buna da eyvallah! Ama iman kurtarmak da neymiş? Ona mı kaldı milletin imanı?’ Orada dur sayın abim! Bilirsin ki emr-i bil ma’ruf diye bilinen olay hepimize farz! Sadece Peygambere, hocalara, din görevlilerine değil! Bazıları Efendimiz(sav)’den aldığı bir kısa iman dersi ile Hakk’ı tebliğe çıkan.. Bazıları da veda hutbesinden sonra, evlerine bile dönmeden bu amaçla yollara koyulan Sahabe Efendilerimiz(ra).. Yapmasa idi.. Sonra ardından gelenler de yapmasa idi.. Kıbrıs’ta, Çin’de vs beldelerde Sahabe mezarları ne arardı? Onlar da aynını düşünselerdi, sence biz gavurun torunları olmaz mıydık? Şu an gençliğin içinde olduğu halini biliyorken, Allah var deyip yokmuş gibi yaşarlar iken.. Senin oğlun/kızın gibi Kur’ân’ından hakikat dersini, iman dersini alan ve bu ilacı onlara da ulaştıracak mümessillere ihtiyacı varken.. Sen ‘sana mı kaldı’ diyorsun. Evet ona değil, sana da kaldı abicim, ablacım! Müslüman kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir diyorsan Efendimiz(sav), sen istediğin safı tercih et. Karar senin! Unutma ki, çocuklar bize Allah’ın birer emaneti, bizler onların emanetçisiyiz! Sahibi değil! Sahib-i hakikisi ancak Allah’tır! Allah’ın rızası, elbet ana babanın rızasındadır. Ama ana baba, nerede kaldı kendi rızam diye, sığ düşünüp onu dünyaya kumanda etmeye çalışmasından Allah razı olur mu dersin? Biliyorsun ki yanlış bir yoldan gitmiyor, ama yine de kendi hoşnutsuzluğun sebebiyle Hakk yoldan alıkoymak için yalana dahi başvurmana ne demeli? Müslümana yalan ne de yakışıyor değil mi(!) Onları kendimize köle değil, Allah’a kul yetiştirmeliyiz. Yapamıyorsak da, bari kendilerini yetiştirmelerine yollar açıp, dualar etmeliyiz! Şunu da unutmamalıyız ki: Ebeveynin evladına duası, Peygamberlerin ümmetine duası gibidir.
Aman dikkat! Çok kaptırdı, abarttı derken; çocuğumuz ahirette bizden şekvacı olmasın! Dualarımız ve sözlerimizle buna sebep olmayalım! Evet bu hassasiyet abartmaksa o abartıyor! Biz de abartıyoruz! Çünkü sen de, biz de Müslümanız! Senin derdin benim, benim derdim senin derdin demektir! Unutma! Kardeşinin derdiyle dertlenmeyen, bizden değildir! Allah’a emanet olun!