13 Temmuz 2021 - Salı

İSLAMBOL Bir efsane mi yoksa bir gerçek mi?

Yazar - Muhammet Uygun
Okuma Süresi: 8 dk.
1021 okunma
Muhammet Uygun

Muhammet Uygun

mehmetuygur299@gmail.com -
Google News

İSLAMBOL Bir efsane mi yoksa bir gerçek mi?

 

Birçoğunuz islambol kelimesini duymuşunuzdur. Osmanlı imparatorluğunun 1453 yılında Konstantinople şehrini fethettikten sonra şehrin ismini islambol olarak değiştirdiği iddia edilir. İstanbul şehrimizin bu adından önceki isminin de islambol olduğu şeklinde söylenir. Ben de bu konuyu mümkün olduğunca araştırdım.

Bu yazımda birçok yerden alıntı yaparak bu konuyu ele alacağız.

Gelin hep birlikte peygamber efendimizin de  (s.a.v.) "İstanbul (Konstantiniyye) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emîr ne güzel emirdir. Onu fetheden ordu ne güzel ordudur." diye müjdelediği bugün ülkemizin içerisinde yer alan ve ülkemizin en güzide şehirlerinden biri olan İstanbul'un tarihini en başından başlayarak yazımıza başlayalım.

İmparator Büyük Konstantin, Roma İmparatorluğu'nun başkentini (Nikomedia) Byzantium'a taşımaya karar verir, 326-330 yılları arasında büyük bir imar hareketine girişir ve imparatorluğun eski başkenti Roma'dan daha görkemli olacak bir şehir kurar.
 

Milion taşı

İmparator Konstantin'in annesi İmparatoriçe Helena 326 yılında Kudüs'ü ziyaret ettiğinde Patrik Macarius ona bir taştan bahseder.
"Majesteleri, halkımızın inancına göre, İsa efendimizin dibine oturarak dinlendiği ve elinin değdiği ifade edilen bir taş var. Kudüs'ün biraz uzağında, yol oldukça arızalı."
"Bunu mutlaka görmeliyim, benim için çok önemli. Ertesi sabah erkenden yola çıkmalıyız. Seni bekliyorum."
Ertesi sabah biraz zahmetli bir yolculuktan sonra taşa vardıklarında, onun yere devrilmiş halde buldular. Helena arabadan indikten sonra taşa yaklaştı, bir süre baktıktan sonra, Macarius'un yardımıyla o da yere oturarak taşa dayandı ve gözlerini kapadı. Macarius onu seyrediyordu. Yüzünde mutluluk vardı, sonra gözlerini açıp elini Macarius'a uzatarak ayağa kalktı.
"Dönelim," dedi.
Konstantinople'a dönünce ilk işi bu taştan oğluna bahsetmek oldu. Onun Konstantinople'a getirilmesi için ısrarlı oldu. İmparator 328 yılında taşı getirdi ve muhteşem bir platform hazırlatarak üzerine koydu.
İmparator bir emirname yayınlayarak bu taşın adının Milion olduğunu ve bulunduğu noktanın tüm Roma İmparatorluğu için (0) noktası olduğunu ilan etti.

İmparatorlukta artık tüm mesafeler Milion Taşı esas alınarak ölçülmeye başlandı. Hemen taşın arkasındaki binada, yolculuk yapacaklara gideceği yolun kaç km (o zaman kullanılan ölçü birimi farklıydı) olduğu, nasıl bir yolu kullanması gerektiği, geçitler ve konaklama yerlerinin işaret edildiği haritalar satılıyordu.

İmparator Konstantin 11 Mayıs 330 Pazartesi günü yapılan büyük bir törenle şehrin yeni adını bizzat kendi açıklar:
Yeni Roma (Nouvo Roma).
Ancak bu isim çok tutmaz, 337 yılında İmparator I. Konstantin'in ölümüyle kentin adı onun şerefine “Konstantin'in kenti” anlamına gelen “Konstantinopolis”e çevrilir. Konstantinopolis, Bizans İmparatorluğu boyunca kentin resmi adı olarak kalır. önce Konstantinopolis ve daha sonra Konstantinople, Osmanlı döneminde de Konstantiniyye ve en sonunda da İstanbul olarak adlandırıldı.


Milion Taşı'nın bir özelliği daha vardı.
Çok bildiğimiz "Bütün Yollar Roma'ya Çıkar" sözü bu taş nedeniyle Konstantinople için söylenmiştir. Milion Taşı tüm imparatorlukta (0) noktası olduğu için, 1453 yılına kadar "Bütün Yollar Roma'ya Çıkar," sözü Yeni Roma yani Konstantinople yani İstanbul için söylenmiştir.
Bugün Milion taşı 3 metre kadar derine gömülüdür. Çünkü İstanbul o döneme göre 7 metre yükselmiş durumdadır.
 

Osmanlı imparatorluğu

Osmanlı İmparatorluğu, 1004 yıl sonra “Byzantion”, 1116 yıl sonra da “Konstantinopolis” olarak adlandırılan şehri fethettikten sonra isminin ne olacağı konusunda fazla tartışmaya girmemiştir. Osmanlı döneminde şehrin adı Konstantinopolis'in Arap diline çevrilen şekli “Konstantiniyye”,  halk arasında mutluluk şehri anlamına gelen “Dersaadet”, büyük dergah anlamında “Asitane”, Osmanlı devletinin resmi yazışmalarında hilafetin merkezi anlamında “Darülhilafe” ve saltanatın merkezi anlamında “Makarrı Saltanat” olarak da adlandırılmıştır.

Şehrin ismi için Sultan 3. Mustafa  hattı hümayunlarında özellikle 'İslam şehri' anlamına gelen İslambol'u kullanmıştır ve böylelikle Osmanlı da ki müslüman halk tebaasında bu isim ön plana çıkmıştır.

Osmanlı imparatorluğu zamanında, Romalılar devrinde kullanılan ve daha çok Osmanlı'da gayrimüslim tebaa'nın kullandığı Istinpol/lstinpolis, Stinboli, Sitanbul isimleri ön plana çıkmıştır.

Telaffuz değişmesi sonucu ve daha sonra eklenen “i” sesi ile İ-stanbul ismi kullanılmıştır. Stanbulin, Yunanca’da “şehire doğru” demektir.

 

Türkiye Cumhuriyeti

Cumhuriyet'in ilanından sonra 29 Ekim 1923’te Ankara Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti ilan edilince İstanbul, 330’dan beri yani yaklaşık 1600 yıl boyunca sürdürdüğü başkentlik özelliğini kaybetmiştir ve 1930 yılında Konstantinopolis adı tamamen yürürlükten kaldırılarak resmi adı İstanbul olmuştur.

 

“Costantinople değil İstanbul”

 

Şehrin ismini İstanbul olmasından sonra Atatürk, yurt dışından gelecek mektuplarda şehrin adının Konstantiniyye yazılması durumunda mektupların iade edileceğini bildirdi. Bunun nasıl olduğunu, dönemin ABD’nin Ankara Büyükelçisi Charles H. Sherrill eserinde şu şekilde belirtiyor:

“Biz yabancılar, bu eski şehir için ‘Costantinople’ adını kullanmaya o kadar dilimizi alıştırmışız ki şimdi ‘İstanbul’ demekte hayli güçlük çekeriz. Ama 1929 yılının Ocak ayından beri bu şehrin resmî adı artık İstanbul’dur ve Costantinople yazılarak gönderilecek mektupların Türk posta idarecileri tarafından geri gönderilmesi ihtimali her zaman vardır. New York nasıl New Amsterdam adını kesin olarak silip süpürmüşse, İstanbul adı da Costantinople adını öylece ortadan kaldırmıştır artık. 

3 Ocak 1929’da Türkiye’nin Posta Telgraf ve Telefon (PTT) Genel Müdürlüğü, merkezi İsviçre’nin Bern şehrinde bulunan Uluslararası Posta, Telgraf ve Telefon Teşkilatı’na bir mektup yazarak bundan sonra Constantinople yerine İstanbul adının kullanılması gerektiğini resmen bildirmiştir.

 

Bu tarihi yolculuğumuzda elimden geldiğince okuduğum ve araştırdığım kaynaklara değinmeye çalıştım, umarım okumaktan zevk aldığınız ve tarihi bizzat yaşamanızı sağlayan güzel bir yazı olmuştur.


Bu yazıda yazılarından alıntı yaptığım bu yıl aramızdan ayrılan Bizans tarihi üzerine uzmanlaşmış olan yazar Radi Dikici'yi saygı ve minnetle anıyorum.


 

TEBESSÜM

İstanbul Kuşatması sırasında birçok Bizanslı falcı, Osmanlı'nın İstanbul kuşatmasında surları aşıp Bizans'a gireceğini, ancak Stavros Sütunu'na, yani günümüzdeki Çemberlitaş'a vardığında ilahi bir gücün Bizanslılara yardım edeceğini söylemişti.
Osmanlı ordusu Çemberlitaş'a ulaştığında gökten bir melek inecek ve elindeki kılıcı sıradan bir Bizanslı'ya verecekti. O Bizanslı da, o sihirli kılıçla Osmanlı ordularını İran'a kadar püskürtecekti.
Bazı tarihçiler (Osmanlı kuvvetlerine göre), birçok Bizanslı'nın Çemberlitaş'ın  arkasında bulunan Ayasofya'ya sığınmalarını böyle açıklarlar..

 

Sevdiğim Laflar
"Konuştuğun zaman sadece bildiklerini tekrar edersin. Ama dinlersen, yeni şeyler öğrenebilirsin."
Dalai Lama

 


 

 

Kaynaklarımı aşağıda sırasıyla belirttim.


1-https://www.sabah.com.tr/yazarlar/uluc/2015/12/27/milion-tasini-kurtaralim

2-https://www.hurriyet.com.tr/gundem/istanbul-ismi-nereden-geliyor-20172589

3-https://www.tarihiistanbul.com/milyon-tasi-dunyanin-merkezi/

4-https://teoridergisi.com/costantinople-ve-yer-adlarina-dair

5-https://www.sozcu.com.tr/hayatim/seyahat/istanbulun-tarihi-istanbul-adi-nereden-geliyor/

6-https://www.sabah.com.tr/yazarlar/uluc/2015/12/06/fatih-camisi-avlusunun-altindaki-bizans

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.