Sportif başarılar

SPORTİF BAŞARILAR... Şu an üniversite öğrenimimden dolayı Sakarya ilinde bulunuyorum. Tabii yeni başlangıçlar yeni insanlar ve yeni mekanlar keşfetmeyi sağlıyor aynı zamanda... Sakarya’da tanıştığımız kişiler ve arkadaşlar doğal olarak nerelisin veya hangi memleketten geldin gibi sorular soruyor. Bu sorulara cevap verirken her Tavşanlılının yaptığı gibi önce Kütahya sonra Tavşanlılı olduğumuzdan da bahsediyoruz. Bir keresinde bir arkadaşımdan şöyle bir cevap almıştım ve bu cevap beni düşündürmüştü... -Bir dönem süper lige çıkmak için yarışan Tavşanlı linyitspor diye bir takımınız vardı ona ne oldu, demişti. Hakikaten Tavşanlı Linyitspor’a ne oldu 2007-2016 Arası Türkiye’nin profesyonel liglerinde mücadele eden hatta 2011 yılında Süper lig için play-off maçlarında yarışan Tavşanlının güzide takımlarından biri olan Tavşanlı Linyitspor şu an Bölgesel Amatör liginde mücadele ediyor. Buradan şu konuya değinmek istiyorum... Bir kentin geleceğini, kalkınmasını ve marka değerini her ne kadar ekonomiksel faaliyetler ve başarıları etki ediyorsa şüphesiz ki bi o kadarda sportif faaliyetlerde etki ediyor. Ada stadının yapılması bunun en güzel örneklerinden... Neredeyse 10 yıl önce yarıştığı kulvarlardaki başarıları ile ismini birçok kişinin hatıralarına yazdırmayı başaran güzide takımımız. Tekrardan ve yeniden desteklerimizle sadece futbolda değil birçok spor dalında iyi başarılar elde edebilir. Umarım Tavşanlılı birçok kulüp, takım ve bu sene Bilek Güreşi Şampiyonasında dünya dördüncüsü olan Rümeysa Sam gibi birçok sporcunun nice başarılarını gururla dinler ve takip ederiz. Biraz geç olsa da bu güzel hikayeye de değinmek istedim 1938 yılı, 10 Kasım'ı... İstanbul Üniversitesi'nde "Saat 9'u 5 geçe" haberi duyulmuş... Bir Alman profesör var, Hukuk Fakültesi'nde, o da duymuş, şaşırmış. Derse girsin mi, girmesin mi, girerse ne yapacak, bir türlü karar veremiyor. Sonunda rektöre çıkmış.. "Efendim, tereddütteyim.. Acaba ne yapsam?" diye sormuş. Rektör cevaplamış.. "Sizde böyle büyük bir adam ölünce ne yapıyorsanız, onu yapın." Alman profesör kollarını iki yana açmış… "Bizde bu kadar büyük bir adam ölmedi ki."