Baro Başkanı Atam'ın Avukatlar Günü Açıklaması

Gündem Yayın: 05 Nisan 2017 - Çarşamba - Güncelleme: 05.04.2017 19:29:50
Editör -
Okuma Süresi: 14 dk.
3865 okunma
Google News

Kütahya Barosu Başkanı  Av.Ahmet Atam, Avukatlar günü dolayısıyla bir açıklama yaptı.

Atam yaptığı açıklamada şunları söyledi, 
 "Değerli konuklarımız, Her yıl olduğu gibi bu yıl da Avukatlar günü vesilesiyle bir aradayız. Öncelikle katılımınızdan dolayı şahsım ve Baro Yönetim Kurulumuz adına hepinize teşekkür ediyorum.  Savunma mesleği, İnsanlık tarihinin en eski, en kadim mesleklerindendir. İnsanın özgür ve eşit yaşama arzusu, eşitsizliğe, haksızlığa, adaletsizliğe baş kaldırışı ve isyanı ile, hakkının teslimi noktasında duyduğu istek ve buna ulaşma yolunda karşısına çıkan engelleri aşmak için ihtiyaç duyduğu yardım ve gereksinimi karşısında doğmuştur.
Bizim en önemli görevlerimizden biri hukukun üstünlüğünün sağlanması ve keyfiliklerin önlenmesidir. Ve en önemlisi, biz avukatlar, cesur ve bağımsız olmalıyız. Hiç bir kişinin, grubun ya da siyasi oluşumun etkisinde kalmadan adaletin tecellisi, hukukun üstünlüğü, adil yargılanma hakkı ve her tür hukuksuzluğa karşı dik bir duruş sergileyerek doğrunun ve haklının yanında olmalıyız. Belirttiğim bu hususlar mesleki menfaatlerimizin korunmasının dahi önünde yer almalıdır. Bizler, kamusal faaliyetlerimizi önemsemeli ve toplumsal alana yönelmeliyiz. Bu, mesleğin saygınlığının da bir gereğidir. Kabuğuna çekilmiş, toplumdan uzak, sosyal konularda duyarsız kalarak kurumsal bir ciddiyet sağlanamayacağının farkındayız. İçinde bulunduğumuz toplumun hassasiyetlerine gözünü ve kulağını kapamış bir avukatın mesleki itibarının sağlanamayacağı gibi, topluma karşı olan ve Avukatlık Yasasından kaynaklanan görevlerini de yerine getiremeyeceğini biliyoruz. Bunların sağlanması ancak, vatandaşla iç içe olmaktan, sosyal projelerde yer almaktan, vatandaşın derdi ile dertlenmekten, onlara ışık tutmaktan, onların sesi olmaktan geçer. Bizler avukatlığı sadece bir meslek ve rızık kapısı olarak görürsek, mesleğimize en büyük kötülüğü kendimizin yapacağının bilincindeyiz. 
                        Bizlere düşen en büyük ve en önemli ödevlerden biri de, mesleğimizi yaparken, göz önünde bir iş icra ettiğimizi unutmadan, her ortamda topluma örnek olarak, milli birlik ve beraberliğimizi hedef alan her tür yapılanmaya da fikren ve fiilen karşı durmalı, bunun için savaşmalıyız.
Sayın Meslektaşlarım;
                       Emek vermediğimiz, mücadelesini yapmadığımız her bir ideal karşımıza büyük bir problem olarak çıkacaktır. Bu da toplumun sağır, dilsiz ve vurdumduymaz olmasına neden olur. Biz avukatlar bilgi ve becerilerimizi halkın yararına sunmalı, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının savunmanı olmalı ve sessiz kalmamalıyız.
                      Devamlı olarak biz hukukçuların son derece onurlu bir mesleği icra ettiğinden bahsediyoruz. Bu nedenle hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi ve demokratik kurumlarımızın eksikliklerinin giderilmesi için azimle, yılmadan tüm olumsuzluklar karşısında dahi sonuna kadar hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını, insan haklarını ve savunmanın kutsallığını dile getirip bu kavramlara işlerlik kazandırmak, hukuku korumak ve en önemlisi de keyfiliklerle savaşmak ve aksaklıklarla mücadele etmek zorundayız. Aksi halde, hukukçuluğumuz sadece karnımızı doyurmamıza yarayan bir meslekten ileri gitmeyecektir. Bunun da farkındayız.
                      Bizler, hukuk devleti mücadelesinde ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesinde etkin bir rol oynadığımızın ve gücümüzün farkında olmalıyız. Avukatlar olmazsa adalette tam anlamıyla sağlanamaz, hukukun üstünlüğü de olmaz, yargı bağımsızlığından da söz edilemez, Her ne olursa olsun yılmamalıyız, korkmamalıyız, hak için, adalet için, onurumuz için bunları savunmalı, hukuksuzluğun karşısında olmalıyız. Yılgınlık göstermemeliyiz.

                       Hukuk devletinin, adil yargılanma duygusunun ve toplumsal barışın sağlanması ancak güçlü, cesur ve bağımsız savunma mesleğinin gücüyle orantılıdır.

 Değerli Meslektaşlarım, Saygıdeğer Konuklar;
                       Ulus olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Emperyalizmin tek derdi, taşeronları vasıtasıyla iç karışıklık çıkarmak, ülkemizi bölmek ve komşu coğrafyalarda örnekleri olduğu üzere değişik bahanelerle bizi birbirimize kırdırmak. Bunu yaparken de alevi, sünni, türk, kürt, ve daha bir çok alternatifi ardı ardına zorlayarak, beraber yaşadığımız tüm katmanları adeta bir fay hattı gibi tetikleyerek harekete geçirmeye çalışıyorlar. Terör, gerek dışarıdan ve gerekse   dışarıdan idare edilen içimizdeki hainlerin eliyle artık karşısında etnik, siyasi veya mezhepsel hiçbir ayrım yapmayarak her yönden saldırmakta.

                       Neredeyse çevremizdeki tüm ülkelerde bir çeşit karışıklık ve iç savaşın hakim olduğu bu günlerde, birlik ve beraberliğe, beraber yaşama arzumuzu sergilemeye ve en önemlisi de, kimseyi ötekileştirmeden, tahammüle en fazla ihtiyacımız olan bir süreci yaşıyoruz. Coğrafi yapımızı ve beraber yaşama isteğimizi kanla veya kutuplaştırarak bozmaya çalışan her tür oyuna karşı, dikkatli ve hazır olmalıyız. Bizler Hiç bir etnik veya siyasi nedenin insan hayatından daha önemli olamayacağının bilinciyle bütünleşmeliyiz.

                       En ufak bir olayda dünyayı ayağa kaldıran batının, kendi coğrafyası dışında meydana gelen olaylardaki kayıtsızlığını, vurdumduymazlığını, kıyıya cansız bedenleri vuran 3 yaşındaki Aylan ve 5 yaşındaki Galip kardeşlerin cesetlerinden görmedik mi?. Bunun analizini sağlam yapmalıyız. Özellikle, her hangi bir olayda, sözüm ona taziye ve kınamalarındaki üslup ve olaylara bakış tarzları gerçek niyetlerini apaçık sergilemektedir.

                       Artık lanetlemekle yetinmemeli, bundan sonra Kuvayi Milliye ruhuyla hareket etmeliyiz. Türk Ulusunun hedef alındığı, milli birlik ve beraberliğimizin ve ülke bütünlüğümüzün hedef olduğu açık bir şekilde ortada. Türk Ulusu, buna sebep olanlara, terörün bu boyutlara gelmesine, Türkiye Cumhuriyetine ve Ulusumuza apaçık düşman olanların palazlanmalarına vesile olanlara, destekleyenlere ve bu hainlere bunun hesabını mutlaka soracaktır. Dünyanın her neresinde olursa olsun, kim tarafından, kime karşı yapılırsa yapılsın her türlü şiddetin, bağnazlığın, hoşgörüsüzlüğün karşısında olmalıyız.

 Değerli Meslektaşlarım;
                       Uyanık olmalıyız. En son yaşadığımız, 15 Temmuz işgal girişimi gecesini, altında yatan hesabı ve sonrasında, ulusumuzun başına neler gelecekti, bunun muhakemesini iyi yapmak durumundayız. Türkiye bir çok darbe ve darbe girişimi yaşadı. Fakat hiç birinde Milli iradenin, egemenliğin tezahür ettiği meclisine böylesine alçakça fiili bir saldırı olmadı. Bu işgal girişimi açıkça, bizim bağımsızlığımızı ve ülke bütünlüğümüzü hedef aldı.

                        Evet, uyanık olmalıyız. Gördük ki; dün hizmet hareketi, cemaat denilen, kendisinden övgüyle bahsedilen bir grup, aradan geçen zaman içerisinde, Fetö denen tehlikeli bir terör örgütü olarak karşımıza çıkıyorsa, bunun hesabını sorma ve izale etme çalışmaları esnasında da dikkatli olmalıyız. Bu gün için zararsız görülen, başkaca oluşumların güçlendirilmemesi gerekmektedir. Bu nedenle biz hukukçular yüzümüzü dışa dönmeli avukatlık kanunu gereği bilgi birikimimizi ve görüşlerimizi vatandaşla paylaşmalı, tüm bu konularda da aydınlatma görevimizi yerine getirmeliyiz. Bu bir bakıma bizim varlık nedenimizdir. Yoksa; adaletin tecellisinden, üstün hukuk değerlerinden, hukukun üstünlüğünden bahsedemeyiz. Gücünü milletten, hukuktan alanlar yerine, bağlandıkları birilerinin
direktifleriyle iş gören bir yapıyla, adaletsizlikle karşı karşıya kalırız. Bu aynı zamanda bizim varlık nedenimizdir, çünkü; İşte o gün  avukata da ihtiyaç kalmaz. Bunlar liyakatı göz ardı ederek bir yerlere yerleştirdikleri kişilerle zaten işlerini bir türlü çözeceklerdir. O gün iyi bir hukukçuya, donanımlı bir avukata ihtiyaç kalmayacak, bunun yerine iş bitiren aracılar ortaya çıkacaktır. Yakın tarihte Fetö denen bu örgütün nerelerde neler yaptığını hepimiz gördük, yaşadık.

 
Değerli Meslektaşlarım;
                            Toplumsal sorunlara karşı duyarlı, meselelere neden sonuç ilişkisi içinde yaklaşabilen bir mesleğin mensupları olarak gelecekte bu tür belalardan uzak yaşayabilmek için çare, terörden ve şiddetten medet umanlardan, hukuka inanmayıp al aşağı edenlerden dahi, hukuk içinde hesap sorabilmektir. Yoksa, hamaset edebiyatı ile günü geçiştirmek hiç bir sorunu çözmeyecektir. Eğitime önem verilerek, gençlerin terör ve terör örgütlerinin propagandaları karşısında  eğitilmelerini sağlayarak, eğitim, sağlık ve adalet gibi temel kamu hizmetlerinin sosyal devlet ilkesi ışığında olabildiğince yaygınlaştırılmasını ve tüm vatandaşlarımıza mümkün olan en az bedelle ulaştırılmasını sağlamalıyız. Böylelikle terör örgütlerinin veya gelecekte bu şekil bir yapıya bürünecek
oluşumların sömürü ve istismar başlıklarının ortadan kaldırılabileceği açıktır.

                          Bizler Çanakkale ruhunu, Kurtuluş Savaşı ruhunu diri tutmalı ve millet olarak birlik beraberlik içinde olmalıyız. İnsan hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmaması, demokratik kazanımların kaybedilmemesi, hukuk devleti ilkesinden, hukukun üstünlüğünden ve evrensel değerlerden taviz verilmemesi için, millet olarak hep birlikte, bir ve dik durmalı ve asla bu değerlerimizden taviz vermemeliyiz.



Sayın Konuklar, Sayın Meslektaşlarım;
                         Şu hususu da söylemeden geçemeyeceğim. 11 gün sonra referandum var. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi normal olarak ülke gündemini ve tüm yurttaşları yoğun bir şekilde meşgul etti, ediyor. Bu süreçte her kes imkanları dahilinde öngörülerini dile getirdi.

 
                          Başkanlığını büyük bir onurla yürüttüğüm, Kütahya Barosu’nda her görüş ve düşünceden 300 ü aşkın meslektaşımız görev yapmakta. Bu çok seslilik ve çeşitlilik Kütahya Barosu Yönetim Kurulu’na da yansımıştır. Bu çeşitliliği bir zenginlik olarak gören Baromuz, yeni anayasa ile ilgili referandum sürecinde bazıları tenkit etse de yanlı bir tavır sergilememiştir, Anayasanın eski ve yeni metni üzerinde çalışmasını yapmış, değişiklikleri basınla paylaşmış, ve takdiri millete, onların serbest iradelerine bırakmıştır. Çünkü; bizler hukukçuyuz, demokrasiyi savunuyoruz. Özgürlüğü savunuyoruz. İnsan haklarını savunuyoruz. 

                         Bir düşünürün dediği gibi  "Haklı olduğunuza inanıyorsanız, sakin olmayı başarabilirsiniz."  Bu nedenle bu süreçte hiç kimseye karşı baskıcı ve yanlı bir tavır sergilemedik. Her zaman dile getirdiğim gibi Kütahya Barosu şu veya bu siyasi partinin veya cemaatin, belirli bir düşünce grubunun uzantısı yada arka bahçesi olmadı ve olmayacaktır. 
Bu güne kadar toplumsal hiçbir olayda sessiz kalmayan Baromuz, kimseye saldırmadan, kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olduğunu unutmadan, bünyesindeki 300 ü aşkın avukatın dünya görüşüne saygı duyarak faaliyetlerine devam etmiştir. Böyle de devam edecektir. 


                         Bizim tek bir tarafımız vardır; o da; hukukun üstünlüğü, doğru, hak ve adalettir. Bizler ayrıştırmayı değil bilgilendirmeyi tercih ediyoruz, kurumsal tutumumuzu farklı şekilde yorumlayarak Kütahya Barosu’nu siyasi veya başkaca tartışmaların içine çekmeye çalışan her kim olursa olsun amacına ulaşamayacaktır. Bu konudaki titizliğimiz ve hassasiyetimiz devam edecektir.

                        Adalete ve hukuka duyulan güvenin artacağı hukukun üstün olacağı, insan hak ve özgürlüklerinin arzulanan seviyeye geldiği ve tüm yurttaşların bunlardan eşit olarak nasibini aldığı, demokrasinin temel ilkelerinin hüküm sürdüğü bir ortamda, içimizdeki adalet duygusunu kaybetmeden, kardeşçe, barış içinde güzel günler yaşamamız dileğiyle, tüm meslektaşlarımın Avukatlar Gününü en kalbi duygularımla kutluyor. Törenimize katılan tüm konuklarımızı ve meslektaşlarımı saygıyla selamlıyorum."

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.